Nörüyonuz ?

Son yazımı 6 Ağustos tarihinde yazmışım yani yaklaşık olarak 3 ay geçmiş 4. aya girecek neredeyse.
Nörüyonuz ki la ? Yaşıyor musunuz ? Mutlu musunuz ? Yoksa hala kendi ayaklarınız üzerinde nasıl durursunuz onun hayalini mi kuruyorsunuz ? İyi yapıyorsunuz ha,güzel bu düşünceler. Peki ya geri kalanında Yaşıyor musunuz ? Mutlu musunuz ? Yaşıyorsunuz diyelim çünkü bilime göre nefes alıyor ve beyniniz bu yazdıklarımı idrak edebiliyor bu halde yaşıyorsunuz. Peki yaşıyorsanız mutlu musunuz ?
Eminim sordukları zaman arkadaşlarınız falan hep "iyisinizdir" hele keyfiniz "keyfim yerinde kanka yaaa"dır cevaplarınız birde bir şeye ihtiyacın var mı ? "yok be ne olsun" ne biliyim olm olursa bir şey haber ver ha mutlaka hallederiz...

Neyse ya bu ufak şeyleri geçelim peki biz neden mutsuzuz ya ? Biz istediğimiz için mi mutsuzuz yoksa mutluluğun formülünü mü bilmiyoruz ? Hayatın her anından tadını çıkartmayı bilmelisiniz!! Diyenler neredeler ?

Evet,evet hayatın her anının tadını çıkartmaya çalıştım. Yani herkesin mutlak olgunluk davranışları sergilemeye çalıştıkları ve büyük bir savaşın döndüğü her yerde anın tadını çok iyi çıkarttım.

-İnsanlar çok basit varlıklar... Hepsinin bir kodlaması var. (Westworld)

Mesela şimdi şöyle bir hayal edelim...
-Her arkadaşınızın yaşadığı bir trajik hikaye bulunmakta.
Bu trajik hikayeler onun davranış biçimlerini belirliyor,çünkü insanlar kötü anlarından hep bir şeyler taşımayı severler.
Şu yukarıda söylediğim şey biraz kabul edilebilir gelmemiş olabilir...
Hadi biraz düşünelim şimdi ben düşünüyorum ben ne taşıyorum ?

Hayatımı eğer ikiye bölmem gerekirse ikisinden de bir şeyler taşıyor olabilirim. Ama bu ikiye bölmelerim kendi içinde de bölünüyor.
Şimdilik buraya bir ara verip insanlardaki diğer kodlamalara dönelim buraya geri döneceğiz zaten.

-Her arkadaşınız eskiyi hep özlüyor.
Bu güzel anısı çocukluğu filan ya da nebiliyim kimse geçmişini özlememezlik yapmaz orada anıları vardır uzaklaşmak istemez.

Neyse işte bu daha uzar gider şimdi burayı bölüyorum çünkü devam edemeyeceğimi düşümüyorum.

Şu hayatımı bölmem değil mi ?
Babam varken babam yokken diye ikiye ayrılıyor.
Babam varken - Para,karşı cins.
Babam yokken - Çaba,başarı.

İşte var ya birinci yaşadığım hayatta hep kötü şeyler var. İyiler hiç mi yok la var tabii olmaz olur mu gardaşım.
Ama ikinci yaşam var ya orası üff yani ben yani gelecekteki ben.

Olm bu dedikodular filan benim canımı çok sıkıyor ya ondan bu yazılarım filan valla bakın. Hayatı sorgulattı yine bu insan olmayan yaratıklar.

------------------------------------

6 Ağustos'tan buraya 28 Kasım'a geçen bu sürede okul filan kazandım ben bilenler bilir Tiyatro okumak için yırtınıyordum. 04 Eylül'de kazandığım kesinleşti. Bülent Ecevit Üniversitesi Devlet Konservatuvarı. Zonguldak'ta bu Zonguldak'lılar da bir değişik bir kesim Bülent Ecevit'i hiç sevmiyor ha...
Neyse 05 Eylül 2011'de ben Abant İzzet Baysal'a kayıt olmuşum - 05 Eylül 2016 tarihinde kaydımı sildirdim lan denk gelişe bakar mısın yaaaaaaaaaaaaaa...
Sonra 06 Eylül'de buraya Zonguldak'a kaydı yaptırdım.
Memleket kötü ama tek iyi tarafı her yer deniz görüyor.
Okul da iyi ha hazırlanan filan varsa okuyan, hocalar dinozor değil insanlar. Gelişen okuyan ve yeniyi kovalayan adamlar.
Şartlar kötü evet, ama sen burada okuyup,dışarıda adam olmazsan şartlar iyi olmaz. Kimse icraat olmadan para vermez beylerrrrrrrrrrrr.

Burayı da geçtim daha vizeler bitmedi çünkü.

-------------------------------------

MUTLULUĞUN FORMÜLÜNÜ BAŞARMAK ZANNEDERDİM. SADECE MUTLULUĞA GİDEN YOLDA AŞAMA OLDU.
PEKİ,MUTLULUĞA GİDEN YOL KAÇ AŞAMA ?

------------------------------------------





Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sahtelikten uzak, mutluluklar.